Hayvanların İletişim Kurma Yöntemleri

Hayvanların kullandığı iletişim yöntemlerinin çoğu kalıtımsal olsa da, genelde hayli karmaşık, incelikli, şaşırtıcı ve tuhaf derecede de güzeldir.

Hayvanların iletişim kurma yöntemleri hakkında bazı bilgileri derledik. Bir yağmur ormanında yürüyüşe çıktığınızda kendinizi muazzam bir kakofoninin içinde bulursunuz. Kurbağalar ılıman bir köşede, gölün etrafında toplaşır, müthiş bir şamata yaratırlar. Hayvanların olduğu her yerde gürültü, renk, hareket ve koku vardır. İletişim her seviyede ve biçimde gerçekleşir. Tüm bu sinyaller senfonisini tam olarak deşifre edebilseydik, doğal dünyaya yönelik anlayışımız olağanüstü şekilde artardı. Hayvanların kullandığı iletişim yöntemlerinin çoğu kalıtımsal olsa da, genelde hayli karmaşık, incelikli, şaşırtıcı ve tuhaf derecede de güzeldir.

Hayvanların İletişim Yöntemleri

Ses

İnsanlar genellikle yalnızca gürültü yapıldığında diğer hayvanların farkına varırlar. Ancak, pek çok hayvan kulaklarımızın algılama kapasitesinin altında ya da üstünde sesler kullanır. Bir zamanlar fillerin bilinen duyuların dışında bir algısı olduğu düşünülürdü; çünkü birbiriyle bağlantılı fil grupları, görme mesafelerinin çok ötesinde ve her tür arazi içinde paralel yolları takip eder ve sonra da aynı anda dönerek bir araya gelirler. Üstelik görünürde aralarında hiçbir iletişim yoktur. Bugün artık fillerin işitme algımızın altında kalan (enfrason) gürlemelerle iletişim kurduklarını biliyoruz. Bu düşük frekanslı ses daha uzak mesafelere ulaşabiliyor ve yüksek frekanslara kıyasla engelleri daha kolay aşıyor. Böylece filler birbirlerini kilometrelerce öteden duyabiliyor.

Hayvanların iletişimi Fil
Filin ayaklarını oluşturan yassı pedlerin aynı zamanda enfrason titreşimleri için bir alıcı olduğu düşünülür.

Su aygırları su hattının altında ve üstünde enfrason çağrılar üretirler; ensfrason su altında daha hızlı ve daha çok yol alır. Enfrason kullandığını bildiğimiz diğer hayvanlar arasında gergedanlar, zürafalar, timsahlar, aslanlar, kaplanlar, okapiler ve bazı kuşlar var. Düşün frekanslı sese karşı duyarlılık aynı zamanda hayvanların deprem ve tsunami gibi doğal felaketleri sezme yeteneklerini de açıklar. Tayfın diğer ucundaki yunuslar, yarasalar, kuşlar ve böceklerin de dahil olduğu pek çok hayvan ise, daha yüksek frekanstaki sesleri (ultrason) duyar. Bu özellikle genelde ekolokasyon (ses yer belirleme) türleriyle ilişkilendirilir. 

Titreşim

Mesajlar titreşim yoluyla da gönderilebilir. Örneğin, erkek taş sinekleri dal üstünde belli bir ritim tutarlar ve dişiler de buna yine bir ritimle karşılık verir. Bazı erkek örümcekler çiftleşmeyi başlatmak (ve dişi tarafından yenmekten kurtulmak) için dişinin ağının ipleriyle yatıştırıcı bir aşk şarkısı çalar. Sıçrayan örümcekler ve kurt örümcekler eşlerini cezbetmek için ya sadece titreşimden yararlanır ya da onun yanına bacak sallama yöntemiyle iletişimi de ekler. Erkek ağustos böceğinin "dümbelek" leri yakın mesafe içinde insanın duyma eşiği olan 120 desibele kadar yükselebilen sesler üretebilir.

Hayvanların iletişimi Ormia ochracea
Ormia ochracea

Çekirgeler kanatlarını birbirine sürterek, aynı türün yalnızca doğru "sesi" üretebilen dişileriyle çiftleşir. Bazı türler diğer üyelerle öyle uyumludur ki, ana ya da babanın türü yerine, melezlerle daha kolay çiftleşirler. Ötme kimi zaman avcıların da dikkatini çekebilir: Parazitik ormia sineği, geliştirdiği duyarlı kulak zarı sayesinde, şarkı söylediğini duyduğu bir erkek ağustos böceğine larvalarını yerleştirebilir. 

Kokular ve Feromonlar

Birçok hayvanın kimyasal mesajlar kullanarak iletişim kurmasını sağlayan, son derece gelişkin duyu organları vardır. Örneğin, karıncalar diğer karıncalara yiyecek kaynaklarına giden yolu gösterebilmek için geride feromon izleri bırakır. Alarm feromonlarıysa saldırı davranışını tetikleyerek karıncaların, avcıları alt etmek üzere birlikte hareket etmelerine yardımcı olur. Bazı karıncalarsa, rakip karıncaları kendi aralarında savaşmaya yönelten feromonlar yayar.

Hayvanların iletişimi Kokarca
Kokarca

Memeliler arasında da kokular, çoğunlukla idrar ve dışkı biçiminde olmak üzere, hakimiyet alanını belirlemek için bırakılır. Kokuyla iletilen diğer bilgilerse hayvanın sosyal statüsüne, cinsiyetine, üreme koşullarına ve sağlık durumuna yönelik olabilir. "Uzak dur" anlamına gelen hayli keskin bir mesaj kokarcalar ve kokan porsuklar tarafından verilir; her iki tür de nadiren saldırıya uğrar. 

Görsel İletişim

Çoğu hayvan bilgiyi görsel yoldan aktarır. Örneğin, dişleri sıkılı, boyun tüyleri diken diken bir köpeği dost canlısı sanmak biraz zordur. Primatlar da iletişim kurmak için çeşitli jestler, sesler ve yüz ifadelerinden oluşan bir kombinasyondan yararlanır. Erkek kemancı yengeçler dişiyi baştan çıkarmak için kıskaçlarını sallar. Mürekkep balığı ve kalamarın hayli gelişkin gözleri vardır ve zeminle aynı görünmedikleri durumlarda, derileri üzerindeki desenleri hızla değiştirerek iletişim kurabilirler.

Hayvanların iletişimi Büyük Cennet Kuşları
Büyük Cennet Kuşları

Büyük Cennet Kuşları partnerini cezbetmek için parlak renkli kanatlarını sergileyen kuşlar arasında en görkemlilerinden biridir. Ötücü kuşların iletişiminde "öğrenme" yoluyla edinilen bir unsur vardır: Ortamdan soyutlanarak yetiştirilen yavru kuşlar düzgün ötmeyi hiçbir zaman öğrenemezler. Dişileriyse babalarının şarkılarını daha iyi tekrarlayabilen erkekleri seçer. Bu kuşlarda yiyecek çağrısı ve uyarı çağrılarının yanı sıra, yerel lehçelerinin varlığı da tespit edilmiştir. 

Hayvanların iletişimi

Hayvanlarda iletişim konusunun en önemli kategorisi zehirli hayvanlara geldik. Zehirli hayvanlar avcılarını uyaran parlak renklere sahiptir. Öyle ki bu renkleri zehirli olmayan diğer hayvan türleri bile taklit etmeye çalışır. Böylece yeni bir savunma mekanizması "ödünç almış" olurlar. Yaban arıları ile asılı duran sinekler ya da zehirli mercan yılanı (sağda) ile zararsız süt yılanı (solda) arasında böyle bir alışverişten bahsedilebilir. 

Bal Arılarının Dansı

Aristoteles döneminden yakın zamana dek tüm doğa bilimciler, bal arısının kovandaki diğer arılara yiyecek kaynakları hakkında bilgi aktarma yeteneğini fark edince şaşkına dönmüştür. Bu gizem nihayet 20. yüzyıl başında Karl von Frisch tarafından çözüldü. Frisch arı keşif gruplarının bir polen ya da nektar kaynağından sonra yuvaya döndüklerinde düz çizgi üstünde titreme dansı yaptıklarını gözlemledi. Ardından arılar soldan çember çizerek başa dönüyor, sonra sağdan çember çizerek "sekiz" biçimini oluşturuyorlardı.

Diğer arılar da toplanarak onları izliyor, antenleriyle hava akımlarını algılıyorlardı. Dansın düz hat bölümü yiyecek kaynağının güneşe kıyasla yönünü anlatırken, titremenin hızı ve dakika başına döngü sayısı kovana olan uzaklığı belirtiyordu. Bu sonuçlar kısa süre önce insan yapımı, aktif arı modelleri kullanılarak da doğrulandı. Modeller, bal arısının muhteşem dansını yaparak, hedef yiyecek kaynağı hakkındaki bilgiyi başarıyla aktardılar. Hayvanlardaki muhteşem iletişim becerileri işte böyledir.