1950'lerin en ünlü filmleri: Film dünyasını değiştirenler

sunset boulevard

1950'lerin filmleri bazen 1960'ların ve 70'lerin ikonik sinemasının gölgesinde kalır. Ancak, 1950'lerin anıtsal açıdan önemli filmleri olmadığını varsaymak bir hata olurdu. Küresel sinemanın popülaritesinin artması, bu yıllarda oyunculuk ve hikaye anlatıcılığına yeni yaklaşımlar getirdi. Billy Wilder, Alfred Hitchcock ve John Ford gibi çığır açan yönetmenlerin yükselişi 1950'lerin sinemasında yaşanmıştır. 1950'lerin en ünlü filmleri neler görelim.

Sinemayı değiştiren 1950 yapımı klasik filmler

Yayınlanma tarihine göre kronolojik sıraya koyulan aşağıdaki listede 1950'lerde yayınlanan en önemli filmler (mutlaka en iyisi olmak zorunda değiller) yer alıyor. İşte endüstriyi derinden sarsan 50'lerin klasik filmleri:

1950'lerin en ünlü filmleri: Cinderella (1950)

1950'lerin en ünlü filmleri

1940'ların sonlarında, Walt Disney'in çaresiz şekilde hit bir filme ihtiyacı vardı. Stüdyo on yıldır para kaybediyordu. Bazı filmleri beklentilerin çok altında kalmıştı (Fantasia ve Pinocchio gibi filmler). Disney büyük zamanını ve kaynağını II. Dünya Savaşı ve sonrasında ABD hükümeti için filmler yapmak için harcamıştı. Bununla birlikte, animasyonlu klasik Cinderella stüdyoya büyük servetler kazandırdı ve onu bir anlamda kapanmanın eşiğinden kurtardı. Çok büyük başarı elde eden Cinderalla, Disney'in bundan sonra art arda gelen animasyonlu klasiklerinin çoğu için şablon görevi görmüştür. Külkedisi olmadan, Disney kendini asla toparlayamazdı.


Rashomon (1950)

1950'lerin en ünlü filmleri

Japon film yapımcısı Akira Kurosawa'nın Rashomon'u, anlatının inşası noktasında çığır açıcı bir filmdir. Filmde tek bir suç, her biri çelişkili olan dört farklı bakış açısıyla yoruma açık biçimde ele alınır. Venedik Film Festivali'nde Altın Aslan ve Onur Akademisi Ödülü'nü kazandıktan sonra Rashomon, Japon sinemasının dünyadaki saygınlığını yükseltti. Kurosawa, 1950'lerde Ikiru (1952), Yedi Samuray (1954), Throne of Blood (1957) ve The Hidden Fortress (1958) dahil olmak üzere daha fazla başyapıt üretmeye devam etmiştir. Üç ödül alan film ülkemizde "Raşomon" adıyla gösterime girmiştir.


Sunset Boulevard (1950)

1950'lerin en ünlü filmleri

Hollywood'un ihtişamını yücelten çok sayıda filmin ardından Billy Wilder'ın Sunset Boulevard'ı sinema endüstrisini başka hiçbir filmin yapamadığı kadar etkiledi. Her şeyden elini eteğini çekmiş dönemin yıldızı Norma Desmond (Gloria Swanson) elli yaşına girmişken, şans eseri tanıştığı senaryo yazarı Joe Gillis (William Holden) onun büyük ekrana geri dönmesini sağlar. Gillis, Desmond'un gençliğe ve yıldız olmaya olan tutkusunu ve bunlardan ayrı kalmanın onu zihinsel olarak nasıl yıprattığını yavaşça öğrenir. Sunset Boulevard, yılın en iyi filmlerinden biriydi ve halkın Hollywood'un büyüleyici dünyasına olan algısını değiştirdi.


1950'lerin en ünlü filmleri: All About Eve (1950)

1950'lerin en ünlü filmleri

Sunset Boulevard filmine çok benzeyen All About Eve filmi, eğlence endüstrisindeki yaşlılık ve saplantı temasını konu alıyor. Hikaye kısaca şöyle: Hollywood'un simgesi olan Bette Davis, kendinden daha genç bir rakibe karşı mücadele eden, kariyerinin sonuna yaklaşmış bir Broadway oyuncusudur. All About Eve, 14 Oscar adaylığı aldı ve altı ödül kazandı. Ancak etkisi daha da ileriye ulaştı, çünkü All About Eve'den önce kırk yaşından küçük birkaç oyuncuya filmlerde başroller teklif edildi. Sunset Boulevard gibi, All About Eve de, olgun kadın rolleri için ekranda bir yer olduğunu gösterdi.


A Streetcar Named Desire (1951)

1950'lerin en ünlü filmleri

Doğal oyunculuk stiliyle diğer sayısız sanatçıya ilham kaynağı olan taze yüzlü Broadway oyuncusu Marlon Brando 1950'lerin başında sinemaya egemen oldu. Brando, Tennessee Williams'ın Broadway'de geçen A Streetcar Named Desire oyununda Stanley Kowalski rolünü ortaya koydu ve bunda çok başarılı oldu. Oyun, Elia Kazan tarafından sinemaya uyarlandı. Brando'nun yeni oyunculuk tarzı daha sonra James Dean, Al Pacino ve Robert De Niro gibi aktörlere ilham vermiştir. Brando ve Kazan bu filmden sonra bir başka çığır açan filmi olan 1954'teki The Waterfront'ta tekrar birlikte çalıştılar.


Singing' in the Rain (1952)

1950'lerin en ünlü filmleri

"Talking Pictures" film tekniği ilk kez 1920'lerin başlarında popüler hale gelmiştir. O zamandan bu yana Hollywood hızlı bir şekilde müzikal filmleri benimsemeye başlamıştır. Son on yılın en iyi müzikallerinden biri de Singin' in the Rain yapımı olmuştur. Gene Kelly'nin filmdeki ikonik dansları Hollywood tarihinin en unutulmaz sahnelerinden biridir. Gene Kelly filmde yalnızca oyuncu değil aynı zamanda yönetmen olarak görev almıştır. Sinema dünyasından çok fazla müzikal film geçmemiştir ancak Singing' in the Rain kesinlikle kült yapımların başında gelmektedir.


High Noon (1952)

Amerika Birleşik Devletleri tarafından 1919 yılında politik aktivistlere ve sosyalistlere karşı başlatılan antikomünist propaganda, "Kızıl Tehlike"nin etkilerinin sürdüğü bir zamanda çekilmiştir. High Noon, intikam için kasabaya yaklaşan bir hayduta karşı tek başına duran bir kasaba mareşari Gary Cooper'ı konu almaktadır. En çok ihtiyaç duyduğu bir anda koruduğu tüm kasaba ondan yüz üstü bırakır. High Noon, ilk revizyonist Westerns filmlerinden biriydi ve filmdeki gerçek zamanlı hikaye anlatımı, önceleri filmlerde nadiren kullanılan bir tekniktir.


1950'lerin en ünlü filmleri: The Robe (1953)

Hollywood, 1950'lerde tiyatrolarda azalan izleyiciyle mücadele etmek için, içlerinde ilk 3 boyutlu film (Power of Love, 1922) yapımcılığının da bulunduğu birçok yeniliğe başvurdu. Diğer bir strateji, özellikle televizyonun artan popülerliğine karşı mücadele etmek için ekran boyutunu artırmaktı. The Robe ilk geniş ekranlı filmdir. Sunulduktan hemen sonra endüstride standart halini almıştır ve bugün de kullanılmaktadır. The Robe, diğer bir adıyla ilk CinemaScope filmdir. The Robe büyük gişe başarısına ulaştı ve On Emir (1956) ve Ben-Hur (1959) da dahil olmak üzere İncil destanlarına olan ilgiyi canlandırmaya yardımcı oldu.


Godzilla (1954)

Akira Kurosawa gibi Japon sinemacılar, Japon stüdyosu Toho için sanat filmleri üretirken, stüdyo aynı zamanda eğlence odaklı projeler de yayınlıyordu. Bu filmlerin en büyüğü, Tokyo'ya saldıran devasa bir sürüngen canavarı konu alan bilim kurgu filmi olan Gojira (daha çok Godzilla olarak bilinir) idi. Godzilla, atom çağının tehlikelerini işleyen son on yılda çekilmiş çok sayıda bilim kurgu filmlerinden biridir. Günümüzün özel efektlerine sahip olmamasına rağmen, Godzilla'nın minyatür kullanımı çığır açıcı ve etkiliydi. Bugün hala yeni Godzilla filmleri çekilmektedir. Godzilla, dünyadaki en tanınmış popüler kültür karakterlerinden biri olmaya devam ediyor.


The Searchers (1956)

1950'lerin ortalarında, John Wayne çeyrek asır boyunca ekranda kahraman kovboyları oynadı ve John Ford'un yönettiği en iyi filmlerinin birçoğunda vardı. The Searchers'da Ford ve Wayne çok farklı bir kovboy hikayesini anlatıyor: Eki bir Konfederasyon askeri olan Ethan Edwards'ın ailesi bir komançi grubu tarafından katledilir ve genç yeğeni esir alınır. Takıntılı Edwards, yıllarca aradığı yeğenini bulmakta giderek daha çaresiz hale gelir ve izleyiciler sonunda onu bulduğunda nasıl tepki vereceğini merak etmeye başlar. Karanlık bir hikaye, muhteşem sinematografi ve Wayne'in oyunculuğuyla The Searchers en ünlü filmler arasında yer alıyor. Kesinlikle bir klasik.


The Seventh Seal (1957)

Hollywood filmleri dünya çapında II. Dünya Savaşı sırasında sinemalara hükmediyordu. Ancak 1950'lerde dünyanın her yerinden film yapımcıları çalışmaları ile uluslararası alanda ilgi toplamaya başladı. Dönemin en büyük Avrupalı ​​yönetmenlerinden biri İsveçli yapımcı Ingmar Bergman'dı. Bergman'ın ilk büyük uluslararası başarısı, Kara Veba sırasında Ölüm'ün kendisiyle yüzleşen şövalyeyi konu alan The Seventh Seal idi. Yedinci Mühür'de sunulan görüntüler, on yıllar sonra bile ikonik kalmaya devam etti. Bergman, aynı yıl, saygın bir film olan Wild Strawberries'i yayınladı.


1950'lerin en ünlü filmleri: The Curse of Frankenstein (1957)

Universal Pictures'ın korku filmlerinden elini eteğini çekmesinden yıllar sonra, İngiliz film stüdyosu Hammer Film Productions, sade ve gotik bir korku filmi olan Frankenstein'ın Laneti ile Universal'ın korkunç karakterini sinemaya renkli ekranla geri taşıdı. Filmde Christopher Lee, Yaratık'ı ve Peter Cushing ise Frankenstein'ı canlandırdı. İkili, daha sonra birçok Hammer korku filminde birlikte rol aldı ve Frankenstein'ın uluslararası başarısı, korku filmi yapımcılarını etkilemeye devam etti. Frankenstein dünyanın en çok bilinen filmlerinden biridir. Sayısız kitaba, filme, belgesele ve daha fazlasına sahiptir.


Paths of Glory (1957)

Stanley Kubrick, film tarihinin en büyük yapımcılarından biri olarak hatırlanır. "Paths of Glory", Alman kuvvetlerine karşı bir intihar saldırısı görevi alan ancak bu görevi reddeden askerleri savunan bir Fransız liderini konu almaktadır. Yapım, tipik Hollywood savaş filmlerinden çok farklı bir bakış açısıyla sunulmuştur. 1957 tarihli filmde Fransız liderini ünlü aktör Kirk Douglas canlandırıyor. Filmdeki savaş karşıtı temalar II. Dünya Savaşı sonrası toplumu için nadir karşılaşılan bir durumdur. Filmin birçok yönden benzersiz oluşu, Kubrick'in bir film yapımcısı olarak çığır açıcı bir kariyere imza atmasına öncülük etmiştir.


Vertigo (1958)

Usta yönetmen Alfred Hitchcock 1950'lerde birkaç başyapıta yapıma imza attı. En iyi filmleri arasında Stranger on a Train (1951), Rear Window (1954) ve North by Northwest (1959) bulunmaktadır. Henüz başlarda hak ettiği büyük övgüyü almayan Vertigo, kısa süre içinde baş yapıt olarak anılmaya başlamıştır. Hitchcock ile sık sık birlikte çalışmış James Stewart, vertigo yaşadığı için emekli olmak zorunda bırakılan özel bir dedektifi oynamaktadır. Stewart, karmaşık bir cinayet planında gizemli bir kadını takip etmesi için işe alınır. Vertigo'nun saplantı teması izleyicileri etkilemeye ve şaşırtmaya devam ediyor. Kamera tekniklerini devrimsel şekilde kullanması bugün bile sık sık taklit ediliyor.


1950'lerin en ünlü filmleri: Some Like It Hot (1959)

Komedi filmleri, 1950'lerin sonunda yeni türleri keşfetmeye başladı. Bu keşifin en önemli meyvelerinden biri Some Like It Hot filmidir. Filmde Tony Curtis ve Jack Lemmon oynamaktadır. Failler tarafından yakalanmamak için kendilerini kadın olarak gizlemek zorunda kalırlar. Karşı cinsin kıyafetlerini giyerek yapılan komedinin o zamanlar son derece komik olduğu düşünülüyordu. Some Like It Hot'ın yönetmen koltuğunda Billy Wilder ve başrölünde Marilyn Monroe yer alır. Yapım, Marilyn Monroe'nun belki de son büyük rolüdür. 1960'ların komedi filmlerine ilham kaynağı olmuştur. Cross-dressing bugün daha az olsa da sevilmeye devam etmektedir.

1950'lerin en ünlü filmleri: Film dünyasını değiştirenler yazımız burada son buldu. Daha fazla sanat içeriği için bu bağlantıyı kullanabilirsiniz: https://evrenatlasi.com/k/sanat/