Sabun Nasıl ve Kim Tarafından Keşfedildi?

Sabunun keşfinin çok eski zamanlara, MÖ 2800'lere, Babil'e dayandığına inanılmaktadır. Babillilerin hayvansal yağ ve odun külünü birleştirerek temizleyici ve yıkayıcı bir madde elde ettiklerini keşfettikleri söylenmektedir.

Yazar Burcu Kara
ilk sabun yapımı mezopotamya

Sabunun ne zaman keşfedildiğini kimse tam olarak bilmese de, nasıl ortaya çıktığına dair çeşitli ipuçları var. Roma efsanesine göre sabun, eski bir hayvan kurban yeri olan Sapo Dağı'nın adından gelir. Bir hayvan kurban edildikten sonra yağan yağmur, tören sunakları altında toplanan hayvansal yağı ve külü Tiber Nehri kıyısına kadar taşırdı. Nehirde çamaşır yıkayan kadınlar, şiddetli bir yağmurdan sonra eğer çamaşırlarını nehrin belirli bölgelerinde yıkarlarsa giysilerinin çok daha temiz göründüğünü fark ettiler. Böylece sabunun ilk ortaya çıkışı veya en azından bilinen ilk kullanımı başlamış oldu.

Sabun Ne Zaman ve Nasıl İcat Edildi?

Antik Babil kazıları sırasında kil silindirlerde bulunan sabun benzeri malzemeler MÖ 2800 gibi erken bir tarihte sabun yapımının bilindiğini göstermiştir. Silindirlerin üzerindeki yazılar, yağların küllerle kaynatılması yoluyla sabun yapıldığını anlatıyordu. Yine 5000 yıl önceye ait çivi yazısı tabletlerde Sümerlerin hayvan ve sebze yağını küllerle kaynatarak bir temizlik ürünü olan bulamaç yaptığı yazılmıştır. Yağlarla karıştırılmış alkali tuzlardan yapılan sabunlar Yeni Krallık'a kadar uzanan (MÖ 1500 dolayları) Mısır papirüsünde geçer.

Sabunun ilk keşfinin Sapo Dağı'nda yaşayan kadınlar tarafından yapıldığı anlatılsa da bunun kanıtı asla bulunamadı. Hatta MS 79'da ölen yazar Yaşlı Plinius bu hikayeyi yalanlamış ve sabunun icadının Gal ve Cermen kavimlerine ait olduğunu söylemiştir. Romalılar savaşlarında bu kavimlerle karşılaştılar. Romalıların MS 200'de banyolarında sabun kullandığı bilinir.

Musa peygamber İsraillilere kişisel temizliği anlatan ayrıntılı yasalar verdi. İsrailliler kül ve yağın karıştırılmasının saç üzerinde kullanılabilecek bir tür jel ürettiğini biliyorlardı. Sabun İncil'de iki kez bahsedilir, ancak sabun olarak tercüme edilen İbranice "borith" kelimesinin odun veya bitkisel küllerden yapılan herhangi bir temizlik maddesinin genel ismi olduğu da bilinir.

MS 2. yüzyılda yaşamış "hekimlerin babası" Yunan doktor Galen'in hem tıbbi hem de temizlik amaçlı sabun kullanımını önerdiği görülüyor.

Avrupa'nın Yeniden Sabun ile Tanışması

Tüm Avrupa'da banyo alışkanlıkları Roma uygarlığı ile birlikte yükseldi ve da azaldı. Roma MS 467'de yıkıldığında, banyo da yıkıldı. Batı'da ayakta kalan az sayıda dini kurumdan biri olan Roma Katolik Kilisesi banyo yapmayı eski Roma imparatorluğuna ait bir hedonizm ve pagan geleneği olarak gördüğü için caydırdı. Birçok insan bu tavsiyeyi izledi ve genel hijyen ve sanitasyon eksikliği, diğer hastalıkların yanı sıra Kara Ölüm (1348-1350) gibi salgın olaylara neden oldu.

Roma 467'de yıkıldıktan sonra sabun kullanmak pagan geleneği olarak görüldü ve terk edildi.
Roma 467'de yıkıldıktan sonra sabun kullanmak pagan geleneği olarak görüldü ve terk edildi.

Sabunların keçi yağı ve Kayın ağacı külleri ile yapıldığı sabun üreticiliği İspanya ve İtalya'da ilk kez yedinci yüzyılda başladı. Aynı dönemde Fransızlar sabun yapmak için zeytinyağı kullanmayı keşfettiler. Fransa'nın güneyinde altı asırdan fazla bir süredir Marsilya sabunu üretilmiştir. Zeytinyağlı sabun, hayvan yağından yapılan sabunu satın alamayan köylü sınıfı içindi.

Sabunun tarifi ilk olarak 1688'de "Güneş Kral" XIV. Louis döneminde resmen tanındı. Ardından kokular öğrenildi ve banyo, tıraş, şampuanlanma ve çamaşırlar için özel sabunlar kullanma gibi alışkanlıklar ortaya çıktı. Fransa kralı XIV. Louis'in, çok hassas olan "kraliyet tenini" tahriş eden kalıp yaptığı gerekçesiyle üç sabuncuyu idam ettiğine dair hikaye vardır.

Bununla birlikte, bazı insanlar Orta Çağ'da bile sabunla yıkanmaktaydı. Orta Doğu'da zeytinyağından yapılan Halep sabununun tarifi Haçlılar aracılığıyla Avrupa'ya geri getirildi. 11. ve 12. yüzyıllarda İspanya Müslümanlarının yaptığı Kastilya sabunu İspanya'da sabun yapımını geliştirdi. Benzer şekilde, 13. yüzyılda İngiltere'deki bazı büyük kasabalarda odun külünden yapılan sabunlar üretildi ve 1400'lerde bazı Fransız misofobikler deniz suyu, kül ve zeytinyağını karıştırarak Marsilya sabunu yapıyordu.

Türkler 11. yüzyıla dek sabun kullanmadı. Onun yerine soda, çöven, sabun otu, süt kökü, kaşık otu, acı ağaç, tavşankulağı, hintkestanesi gibi saponin içeren maddeler ile farklı otlar ve küller aracılığıyla hijyenik kaldılar. Fatih Sultan Mehmet, 1453'te İstanbul'u fethettiğinde ilk icraatlarından biri çok sayıda hamam oldu.

Haçlı seferleri bir zamanlar unutulan sabunu Orta Doğu'dan Avrupa getirdi.
Haçlı seferleri bir zamanlar unutulan sabunu Orta Doğu'dan Avrupa'ya getirdi.

Tudor dönemi tarihçisi Alison Sim, "Tudor Ev Hanımı" adlı kitabında, Tudor Hanedanı döneminin (1485-1603) zengin hanımlarının günlük yıkanmalar için kokulu bir tuvalet sabunu ya da "Kastilya sabunu" kullandığını yazar. Zeytinyağı ile yapılan ve ithal edilen bu sabun çok pahalıydı. Bu dönemde yazılan bir ev rehberi el kitabı sabun yapımı tarifleri içermiş ve toplumun her seviyesinden insanın kişisel hijyenle ilgilendiğini göstermiştir.

I. Elizabeth döneminde İngiltere'de sabun tüketimi diğer tüm Avrupa ülkelerinden yüksekti. Sabun kullanımının artması ilk kez I. Elizabeth ile oldu çünkü Kraliçe'nin her dört haftada bir "gerekli olsun ya da olmasın" banyo yaptığı bildiriliyordu.

Sabun endüstrisi İngiltere'de ivme kazanırken bir dizi kısıtlama ve sıra dışı vergiler görülmeye başlandı. Başbakan Ewart Gladstone'un sabun üzerindeki yüksek vergiyi kaldırdığı 1853'e kadar bu durum devam etti.

18. yüzyıldan önce sabun kullanımı hala yaygın değildi. Nedeni sadece zenginlerin alabileceği kadar pahalı olması değildi aynı zamanda çoğu sabunun hoş olmayan kokusu vardı. Neyse ki, sanayi devrimi ile sabun üretmenin yeni yöntemleri geliştirildi ve Afrika ve Asya'dan palmiye ve hindistancevizi yağları gibi egzotik kokulu bileşenlerin ithalatı ile sabun daha çekici hale geldi.

18. yüzyıla kadar banyo yapmak henüz moda olmamıştı. 1791'de Fransız kimyager Nicolas Leblanc, tuzu (sodyum klorür) soda külü adı verilen bir alkaliye dönüştüren başarılı bir keşif yaptı. Alkali, diğer ürünlerin yanı sıra sabun üretiminde de kritik olduğundan, bu keşif 19. yüzyılın en önemli kimyasal işlemlerinden biri haline geldi.

19. yüzyılda Louis Pasteur iyi kişisel hijyenin hastalıkların yayılmasını azaltacağını ilan etti ve sabuna olan ilgi arttı.

Birçok tarihçi gerçek dönüm noktasının Kırım Savaşı (1854-1857) ile yaşandığını söyler. Bu Osmanlı-Rus savaşında birçok asker savaş yarasından değil, hastalıktan öldü. Florence Nightingale'in 1854'te Britanya hastanelerine getirdiği hijyen kuralları asker ölümlerini azalttı. Amerikalılar bu bilgiyi kullanarak Amerikan İç Savaşı (1861-1865) sırasında hijyenik reformlar yaptılar. Askerler savaşta edindikleri sabun kullanma alışkanlığını evlerine getirdi.

Amerika Birleşik Devletleri'nde 19. yüzyılın başlarında sabun yapımı en hızlı büyüyen endüstrilerden biriydi. Kırsal Amerikalılar, sömürge dönemlerinde geliştirilen bir formülü kullanarak ilk ev yapımı sabunlarını ürettiler. Ateşten kalan külleri aylarca biriktirir ve kasaplık domuzlardan çıkan yağ ile sabun yaparlardı.

Kül Suyu Sabunun Keşfi ve Yapımı

İlk kül suyu kereste külleri, varil veya kül haznesi ve yağmur suyu kullanılarak yapıldı. Varilin tabanına delikler açılır ve havada duran oluklu bir taş levha üzerine yerleştirilirdi. Deliklerin üzerine çakıl dizilir, daha sonra küllerin çözeltiye girmesini önlemek için filtre olarak saman, dal ve çubuk serilirdi. Varil, kereste külleri ile doldurulduktan sonra yağmur suyu kahverengi kül suyunu dışarı taşırır, kül suyu çevresindeki oluğa akar ve kaba damlardı.

Bazı sabun ustaları kül suyunu varil yöntemi yerine kül haznesi kullanarak yaptılar. Aynı temel işlem izleniyordu ve kül, haznenin altında bulunan kaba damlatılıyordu.

İlk sabun yapımının en zor kısmı, kül suyunun doğru mukavemette olup olmadığını belirlemekti. Çözeltiye yerleştirilen bir yumurta veya küçük patates, çözeltinin yüzeyinde yaklaşık yarıya kadar yüzerse, kireç suyunun sabun yapmak için uygun mukavemete geldiği kabul edilirdi. Yumurta veya patates üstte yüzerse, kireç fazla güçlüydü. Çabuk batarsa kireç fazla zayıftı. Bazı ilk sabuncular kül suyunu test etmek için kaz veya tavuk tüyleri kullandılar. Kireç suyuna batırılan tüy çözülmeye başladıysa, kireç suyu doğru güçte demekti.

Deterjanın Ortaya Çıkışı

I. Dünya Savaşı sırasında bugün bildiğimiz modern ticari sabun ortaya çıktı. Savaş yaralanmaları temizlik maddelerine olan ihtiyacı artırmıştı. Bununla birlikte sabun yapmak için gereken bileşenler azdı. Alman bilim adamları, çeşitli sentetik bileşiklerle yapılmış yeni bir "sabun" formu oluşturdular ve sonuç olarak deterjanlar doğmuş oldu.

Günümüzde mevcut olan çoğu sabun, aslında petrol yan ürünleri ile yapılan deterjanlardır. Bu "sabunlar" deterjan olduğu için kanunen sabun olarak adlandırılamaz. "Body bar" adı verilen ve sabun olarak satılan ürünler çoğunlukla sabun bile değildir.

I. Dünya Savaşı'ndan sonra 1930'lara kadar sabun, su ısıtıcısı ile toplu kaynatma yöntemiyle yapıldı. Ticari sabun üreticileri, yaklaşık bir hafta boyunca binlerce kilo sabun üreten devasa su ısıtıcılarına sahipti. Kısa bir süre sonra, Procter & Gamble (P&G) tarafından kesintisiz işlem adı verilen bir buluş yapıldı ve tüm süreç hızlandırıldı. Bu işlem, sabunun yapım süresini bir günden daha kısa süreye indirdi. P&G'nin kaynatıcısı 3 katlı bina yüksekliğindeydi. Büyük ticari sabun üreticileri hala kesintisiz işlemi kullanıyor.

Ticari sabun üreticileri ayrıca sabundaki doğal gliserini ayıklamanın yolunu bulmuşlardır. Gliserin sabuna nemlendirici özellik verir. Ancak üreticiler sabundan çıkardıkları doğal gliserin ile nemlendiriciler ve kremler yaptılar ve sabunları elinizi kuruttuğunda bu yüksek fiyatlı ürünleri kullanmanızı sağladılar. Doğal gliserin ayrı olarak da satıldı. Ayrıca bu işlem sabunun raf ömrünü uzattı ve yıllarca bozulmadan kalmasını sağladı.

Sabunun Yan Etkileri

Bugün, ticari sabundaki sentetik katkı maddelerinin ve kimyasalların olumsuz etkileri konusunda artan bir farkındalık var. Cilt tahrişi, sıcaklık hissi, kuruma, döküntü, kaşıntı, kurdeşen ve cilt renk değişikliği bunlar arasında.

Eğitimli tüketiciler artık doğal ürünlere yöneliyor. Büyük şirketler bile ürünlerinde "doğal içerik" tanıtımı yapmaya başladılar. Ancak dikkat edilmelidir zira bir veya iki doğal bileşenin eklenmesi bir ürünü "tamamen doğal" yapmaz. Büyük şirketlerin doğal, el yapımı sabunlar yapması gerçekçi anlamda imkansızdır.

Eskiden, sabun üretimi için ihtiyaç duyulan kirecin miktarını belirlemek için çiğ yumurta kullanılırken, bugün sabun yapımında kullanılan bileşenlerin oranları özel çizelgeler ve bilgisayar programları ile belirleniyor.


Kaynaklar: